
Bundan sonra Milk Stout, Santa’s Little Helper gibi biralarını da deneme fırsatım oldu. Geçtiğimiz yıl bira tadımlarında Bira Atölyesi ve Bira Sevdası ile Grassroots firmasıyla beraber ürettikleri Wheat Is The New Hops IPA isimli biralarını içip büyülenmiştik.
Bu yazıda size Mikkeller’in şaşırtıcı ancak konuyla ilgili okuyan herkesin aklına soru işaretleri düşüren hikayesini anlatacağım.
2006
Mikkel Borg Bjergsø isimli Danimarka vatandaşı, ülkesindeki %99’luk kesim gibi birayı partilerde sarhoş olmak için içen, ‘ucuz olsun benim olsun’ mottosuyla gezen biriydi. Yerel bir cafede bulduğu işte çalışırken Chimay ve Hoegarden gibi yurtdışından gelen biralarla tanıştı ve damağını geliştirme kararı aldı. Bu karar üzerine arkadaşlarıyla bir bira kulübü kurdu ve zaman zaman bir araya gelip değişik çeşit biraları tattılar ve puanladılar.
Bira Sevdası ve Bira Atölyesi, üst paragraf size bir şeyler anımsatmıştır diye umuyorum :))
Bundan bir süre sonra fizik ve matematik öğretmeni olan kahramanımız arasıra işten eve giderken bi barda bira denemelerine devam etti. Bir gün Brøckhouse isimli Danimarkalı bira üreticisinden bir IPA denedi ve bunun gibi bir bira yaparsa bira için daha az para harcayabileceğini farketti. Hatta hedefinde bira kulübünde bir kör tadımı kazanmak vardı.

Bir süre sonra Mikkel ve çocukluk arkadaşı Keller Kopenhag’da evlerinin mutfağında malt, şerbetçiotu ve maya kullanarak fizik deneylerine başladılar. Bir kaç Amerikan bira kitabı bulup maltları kavurmayı öğrendiler ve en sonunda Brøckhouse IPA’nın bir kopyasını yaptılar. Mikkel’in hayal ettiği gibi kulüplerinde kör tadımı bu bira kazanmıştı. Mikkel’in Brøckhouse IPA’yı yaparken yaptığı yazışmaları internetten bulmak da mümkün. Mikkel’in attığı ilk mesajlardan biri burada.
Bu dakikadan sonra iki arkadaş artık kendi biralarından zevk alabileceğini fark etti ve bunun üzerine tarifler geliştirip Danimarka Bira Festivali’nde ev yapımı bira yarışmalarına katıldılar. 2.5 yıl süren mutfak macerasından sonra Ørbæk isimli mikro biraevinde üretim yapan arkadaşlar, Mikkel’in kardeşinin Kopenhag’da açtığı bar ile Mikkel ve Keller’ın birasını yani Mikkeller’i duyurabildiler.
Uluslararası bira dünyasında ise isimlerini bir oatmeal stout biraya fernch press kahvesi eklemeleriyle gerçekleşti. ’Beer Geek Breakfast’ isimli bu biraları Ratebeer.com ‘da stout kategorisinde birinci oldu.


Bu biradan sonra Amerika’dan Shelton Brothers isimli bira dağıtıcısı Mikkeller’le bir anlaşma yaptı ve doğan talebi karşılamak üzere Beer Geek Breakfast Gourmet Bryggeriet isimli biraevinde üretilmeye devam edildi. 2007 başında Keller şirketi bıraktı ve Soundvenue isimli müzik dergisinin editörü oldu. Mikkel ise Mikkeller’i bir üst seviyeye taşımak için devam etti.
Mikkel birasını bugün 40’ın üzerinde ülkeye dağıtıyor ve bira üzerine etkinliklere katılıyor. Belçika’da bulunan de Proef Brouwerij’de bir çok bira üretirken aynı zamanda dünyanın bir çok mikro üreticisiyle de çeşitli biralar yaptı Mikkel. Noma, Kiin Kiin gibi Michelin yıldızlı restoranların menülerine biralarını yerleştirebilen Mikkel, Vesterbro’da 8 tam zamanlı çalışanıyla bir rüyayı yaşıyor dersek yalan olmaz.
Şu an biralar üzerinde harika denemeler yapıyorlar. Şarap ve viskiden örnek alır şekilde Oloroso , Riesling, Sherry, Speyside, burbon, Grand Marnier, Chardonnay fıçılarında biralarını dinlendiriyor, şerbetçiotunu dry hop tekniğiyle votkayla buluşturuyorlar. Uçarı deneyleri devam ediyor yani.

Mikkeller’in San Fransico’dan Stockholm’e, Kopenhag’dan Bangkok’a yayılmış barları var. Bu barların iç mimarisi ve dekorasyonu da oldukça sıradışı. Modern İskandinav mimarisini bar öğeleriyle birleştiren tasarımlar cidden çok hoş. Her barda ayrıca hangi biraların olduğunu da internet sitesinden bildiren bir tabloları var ki bence çok yararlı bir bilgi.




Tavsiyem bir gün Kopenhag’a gittiğinizde Carlsberg müzesi ile birlikte Mikkeller için de bir gününüzü ayırmanız. Buna cidden değecektir.
Bu Türkiye’de olur mu sorusuna gelirsek, kesinlikle daha zor olacaktır. Ancak hiçbir şey imkansız değil.
Comments
Vay vay, baya etkileyici bir hikaye. Butik üretimin güzelliği yaratıcılığında, hata yapmaktan korkmamakta. Bugün bu kadar fantastik denemeler yapmasının başka bir açıklaması olamaz. Atlayıp hiçbir şey için değilse de Mikkeller için Kopenhag’a gitme isteği doğdu yazıyı okuyunca. Eline sağlık!