
Bu ‘Whisky Or Whiskey?’ tadımında çok büyük bir yenilik oldu. Sadece viski tadımı yapmadık, viskileri Lokanta Maya’nın menüsüyle eşleştirmeye çalıştık ve gecenin sonunda çok farklı eşleşmelere tanık olduk. Servisler ile beraber tadım masamız oldukça şık bir hal aldı ve tadıma başlamaya hazırdık. Yazı içerisinde de çok beğendiğimiz eşleştirmeleri yazacağım.

Bu tadımda farklı bölgeleri, ülkeleri ve türleri temsil etmek üzere 12 adet viski denedik. Hem viski çeşitliliğine değinmek, hem de farklı yemeklerle eşleştirmek için iyi bir rakam oldu. Speyside’dan Islay’a, burbondan Japon harmanına, İrlanda’dan Tennessee’ye geniş bir seçki tadılmayı bekliyordu.

Restoran, internet, reklamcılık, mühendislik gibi farklı sektörlerden katılımcılarımıza viski tattırmadan önce bir süre viskinin nasıl doğduğunu, tarihini ve yapılışını anlattık. Bu bilgileri aktarırken, özellikle de katılımcılar istekli olunca daha tadım kısmına geçmeden bile inanılmaz keyif aldığımı söylemeliyim. Bu tadımda da katılımcı profili o kadar kaliteli ve istekliydi ki zaman su gibi akıp geçti. Dört saatin nasıl geçtiğini anlamadık desem yeridir.

İskoç viskilerini de biraz anlattıktan sonra ilk viskimize geçiş yapmamız lazımdı. Tadıma harmanlarla başladık ve İskoçya’nın ünlü harmanlarından Dewar’s White Label ile damaklarımızın viski isteğini karşılayacaktık. Dewar’s White Label içerisinde 40 malt içeriyor. Bu maltların arasında ana malt olarak ise Aberfeldy’i içermekte.

Burunda bal, tahıl ve limon kabuğu kokuları ile beraber alkol aromalarını da hissedebiliyorsunuz. Biraz havalandıkça alkol yavaş yavaş uçuyor ve daha yumuşak bir koku ortaya çıkıyor. Damakta ise burundaki ilk sertlik yok. Çok yumuşak bir içim, toffee, vanilya, bal, meşe ve hafif is tatlarını alabiliyorsunuz. Burundan sonra damakta böyle bir yapı hoşumuza gitti. Bitişi kısa, karabiber, tarçın ve baharat izlerini taşıyor. Buzla tavsiye edebileceğim bir viski ancak sek de önerebilirim. İskoç viskileri de kullanılan kokteyllerde ve ‘Whisky Ginger’ gibi zencefilli kokteyllerle de oldukça iyi gideceği düşüncesindeyim.
İlk yudumlarımızdan sonra yüzler daha da gülmeye başladı ve “Slainte!” diyerek tadımımızı daha da samimi hale getirdik.

Dewar’s White Label’da herhangi bir yıllandırma ibaresi bulunmamakta. Genç bir viski olduğunu biliyoruz. Genç harmanlar daha sivri, daha alkollü oluyor genellikle. Bu sebeple fıçının ve fıçıda geçirilen yılların harman viskideki etkisini göstermek için ikinci viskimizi aynı markanın 12 yıllık ekspresiyonu olarak seçtim. Dewar’s 12 Year Old, 12 yıllık maltlar ve tahıl viskisi harmanlandıktan sonra “Double Ageing” adını verdikleri bir işlem için yeniden fıçıda 6 ay kadar dinlendiriliyor. Bu süre Dewar’s Master Blender’ı Tom Aitken’a göre viskiyi çok daha yumuşak içimli hale getirip meyvemsi tatlarını öne çıkarıyor.

Tadım notlarına gelirsek Dewar’s 12 burunda armut, vanilya, bal ve karamel aromalarını sunuyor. Damakta ise canlı ve rahat içimli bir viski var. Narenciye, kuru üzüm, vanilya ve toffee tatları bulunmakta. Oldukça hoş hisler yarattığını söyleyebilirim damakta. Bitiş ise bal, baharat ve is notalarını taşıyor. Piyasada bulunan birçok 12 yıllı harmandan daha zevkli bir içimi olduğunu söylemem mümkün.
Harmanlardan sonra yine kolay içimiyle anılan başka bir ülkenin viskilerine geçiyoruz, yani İrlanda’ya. İrlanda viskilerinden bugün Jameson’ın iki farklı viskisini denedik. Yine harmanlardaki gibi kendi aralarındaki farkı net bir şekilde görmek bu şekilde çok mümkün oldu. Bu ikiliden ilk viskimiz ise Jameson’ın klasik ekspresiyonu oldu. Bir süre İrlanda viskilerinin popülerlik zamanından, sonra da zaman içerisinde yaşadığı problemlerden, tarihi sıkıntılarından bahsettikten sonra İrlanda viskilerinin İskoçlarla farklarını konuştuk ve tadıma geçtik. Yeri gelmişken İrlanda viskilerinin tarihçesini Viski Defterim isimli sitesinde Atakan harika bir yazıyla anlatmıştı.

Jameson Original, bir İrlanda harmanı. Yani pot still viski ile tahıl viskisinin harmanı. İrlanda viskilerinin en büyük özelliklerinden biri olan üç kere damıtılması bu viskinin de yumuşaklığını sağlıyor ve “smooth” olarak karakterini yansıtıyor. Jameson bugüne kadar sek içilecek bir viski olarak değil de daha çok Irish Coffee’de, kokteyllerde gördüğümüz veya bol buz ile içilen bir viski olarak aklımıza kazındı. Biz bu tadımda hem sek hem de buzlu denedik.

Burunda lezzetli İrlanda viskilerinin kokusunu net olarak alabiliyoruz. Çimensi, floral, vanilya ve şekerli kokuların yanında belirgin bir alkol kokusu da yer almakta. Damakta ise yumuşak ve damaktan kayan bir içim var. Vanilya, fındık ve baharat ile temel bir viski tat ihtiyacını karşılasa da arka damakta baharat biraz yoğunlaşıyor. Bitişi ise karabiber notaları ve bal izleri taşıyor. Orta uzunluktaki bitişinden sonra damaklarda ufak bir yorulma oldu. Buzla seyreltip deneyince çok daha rahat bir damak deneyimi burunla birleşti. Bu tadımdan sonra da tatlı ekşi kokteyller için harika bir viski olduğu kanaatindeyim.
İrlanda’nın ikinci temsilcisi ise Jameson Select Reserve Small Batch oldu. Aynı zamanda Black Barrel olarak da bilinen bu viski zengin pot still içeriği, burbon ve şeri fıçılarının kullanımı ile diğer Jameson’lardan ayrılsa da en önemli farkı fıçıların iki defa yakılması. Bunun daha zengin bir deneyim yarattığını söylüyor firma. Bakalım bizde durum nasıl?

Burunda karamel, toffee, tropik meyveler, çilek ve vanilya gibi birçok aroma alabiliyoruz. Herkesi şaşırtan bir performans olduğunu söyleyebilirim. Damakta kremamsı, meşenin etkisini belirtircesine fazla vanilya, kuru üzüm, tarçın eşliğinde lezzetli bir içim var. Bitişi ise orta uzunlukta, tarçın, muskat ağırlığında. Beni çok memnun eden bir viski olduğunu söylemeliyim. Oldukça keyifli bir içime ve lezzete sahip.
İlk yemek eşleştirmemizi yaptığımız viski de Jameson Select Reserve oldu. Bu kremamsı dokudaki viskiye Lokanta Maya’nın sıcak humusu inanılmaz başarılı bir şekilde eşlik etti. Birbirlerinin ağırlıklarını bozmadan damakta lezzetli bir ikili olabileceklerini gösterdiler.

Herkesin merakla beklediği İskoç Single Malt viskilerine de geçişi İrlanda’dan sonra yaptık. İlk viskimiz Glenlivet’in 12 yıllık ekspresiyonunun yerine piyasaya sürdüğü yaş ibaresi olmayan The Founder’s Reserve. İsmini Glenlivet’in kurucusu George Smith’e borçlu olan bu viskinin içindeki maltın yaşını bilemiyoruz ancak 8 yaş civarında olduğu söylentiler arasında. Glenlivet 12’nin ardından oldukça tartışılan bir viski olan Founder’s Reserve merakla tadıldı.

Çimenimsi kokularla Speyside geliyor diye bağırıyor önce Founder’s Reserve. Speyside bölgesini hatırlamak isteyenler burayı takip etsin. Hemen arkasından takip eden elma ve taze armut kokularını toffee ve çikolata aromaları memnun edici bir burun performansı yaratıyor. Damakta kolay içimli bir viski var ancak Glenlivet 12’yi tadanların aradığı ipeksilik biraz gençlikle hafiften kaybolmuş. Armut, anason, şekerli tatlar ve tahıl hissi meyveli keke yakın bir tat oluşturuyor. Bitişi ise orta uzunlukta, kremamsı ve meşeyi olumlu anlamda hissedebildiğimiz bir bitiş. Glenlivet 12 bir klasik olmasına rağmen Founder’s Reserve de beklentilerimi aştı diyebilirim. Founder’s Reserve’in yanında çiğ levrek denedik. Damakta dağılan ve viskinin floral aromalarına ufak baharatlarla katılan çiğ levrek de gecenin başarılı eşlikçilerinden oldu.
Malt viskilerdeki başka bir heyecan ise viskiyi içerken birkaç su damlasının viski aromalarını ve tadını nasıl etkileyeceğiydi. İskoçya seyahatimden getirdiğim damlalıkları kullanarak viskilere eklediğimiz birkaç damlanın viskiyi ne kadar açtığını katılımcılar keyifli bir şekilde deneyimlediler.


Speyside’ın yaş ibaresi olmayan viskisinden 12 yıllık bir viskiye, Aberlour’a geçiyoruz. 1826’da kurulan damıtımevinin vitrin viskilerinden biri olan bu 12 yıllık single malt gecenin en beğenilen viskilerinden biri oldu. Bu viskide geleneksel meşe ve şeri fıçılarının kullanılması, viskiye derinlik ve katman katman lezzet katmış diyebilirim.

Burunda vanilya, tarçın, muskat, buğday ve fırından yeni çıkmış kek kokularını aldığımız Aberlour damakta da lezzetinden hiç ödün vermiyor. Kuru üzüm, sütlü çikolata, tatlı erik kurusu ve tarçın aldığımız tatlardan birkaçı. Bitişi orta-uzun arası, üzüm pestili, yakılmış meşe ve çikolata izleriyle bezenmiş, harikulade bir viski.
Bir sonraki viskimiz için Speyside’dan biraz daha güneye, en geniş viski bölgesi olan Highland’e geçiyoruz. Aberfeldy 12 Highland’den çıkan en önemli viskilerden. İlk viskilerimiz olan Dewar’s White Label ve 12’nin ana maltı olan Aberfeldy’i bu tadımda tatmak da oldukça önemliydi bu sebeple. Aberfeldy’de kullanılan su Pitilie Burn Nehri’nden alınıyor. Bu nehrin suları alüvyonlu altın çökeltileri taşımakta. Dewar’s şirketi ise bunu oldukça başarılı bir pazarlama objesi olarak kullandı ve Aberfeldy’nin etiketi dahil her özelliğine altın karakterini yerleştirdi.

Burunda herkes bir anda çok tanıdık bir aroma ile karşılaştığını söyledi. Biraz düşündükten sonra ‘yeni kesilmiş kavun kokusu’ ortak kanı olarak notlara yazıldı. Bunun yanında bal, muskat, krema aromaları burunda etkisini bıraktı. Damakta ise oldukça zarif, bal, elma ve baharat tatlarını yoğun olduğu bir viski var. Bitişi dengeli, portakal, tarçın ve kış baharatlarıyla son buluyor.
Aberfeldy’nin yanında Lokanta Maya’nın ‘Ilık Keçi Peyniri’ni denedik. Tatlı profildeki bir viskiyle, hafif tuzlu ve kremamsı bir keçi peyniri cidden çok iyi gittiler.
İskoç maltlarına bir ara verip, kıta atlıyor ve Japonya’ya geçiyoruz. Ülkemizde Japon maltı daha bulunmasa da kendi koleksiyonumdan harman malt viskisi olan Nikka Pure Malt Red’i tattırma fırsatı buldum. Detaylı tadım notlarını önceden verdiğim bu viskiyi katılımcılarımız çok ilginç buldu. Japon viskilerinin ilerleyen dönemde daha da farklı bir başarı yakalayıp yakalayamayacağını da tartıştık.
Japonya’nın ardından Amerika, Tennessee’ye yelken açtık ve Gentleman Jack’i tattık. Tennessee viskisinin en önemli özelliklerinden biri olan ‘charcoal mellowing’ işlemi yani ufak kömür parçalarından süzülme işlemi Gentleman Jack’te hem fıçılanmadan önce, hem de olgunluğa ulaştıktan sonra, yani iki kere yapılmakta. Bu yolla daha zarif, daha smooth bir tadım deneyiminin verilmesi planlanmış.

Burunda meşe, vanilya, kuru üzüm ve bal aromaları öne çıkıyor. Damakta ise karamel şekerlemesi, akçaağaç şurubu, elma ve vanilya tatları baskın tatlar. Oldukça kremamsı ve rahat bir içimi var. Bitişi de orta uzunlukta ve tatlı karakterli. Akçaağaç şurubu bu viski türünde çokça algılanan bir aroma ve tat. Kokteyllerde kullanılmaktansa buzla içilmesi daha hoş olacaktır Gentleman Jack’in.
Gentleman Jack’ten hemen sonra bir diğer Tennessee viskisi olan Jack Daniel’s Single Barrel’a geçiyoruz. Özenle seçilmiş tek bir fıçıdan doldurulan bu viski klasik ekspresiyon No.7 ile karşılaştırıldığında daha güçlü bir viski olarak ortaya çıkıyor. Daha az tatlı fakat daha vurucu bir karakteri olduğunu söyleyebiliriz.

Burunda mısır, is, karamel şekerlemesi, yanmış meşe ve karabiber bulunmakta. Damakta gövdeli, marzipan, fındık, ceviz gibi tatlar ve tütün, çikolata notaları taşıyor. Bitişi uzun, narenciye ve akçaağaç şurubu ile bezenmiş bir viski. Jack Daniel’s tarafından üretilen ve denenmesi gereken bir viski. Sek veya buzla tercih edin.

Geldik Amerika’dan son temsilci Woodford Reserve’e. Bir Kentucky Straight Burbon olan Woodford, Kentucky eyaleti sınırlarında üretilip olgunlaştırılmış ve 6 yıl dinlendirilmiş. İçeriğinde %72 mısır, %18 çavdar ve %10 malt taşımakta. Estetik şişesi ile de oldukça keyifli bir görünüm sağlıyor.

Burunda kakao, vanilya, karamel şekerlemesi var. Damakta ise espresso, rom içeren gövdeli ve tok bir viski var. Bitişinde yanık meşe etkisini hissedebiliyorsunuz ve vailya ile beraber oldukça uzun ve keyifli.
Tadımımızı bir İskoç maltıyla ve farklı bir bölgeyle bitiriyoruz. Islay Bölgesi’nden efsanevi Lagavulin 16 ile tadımımızı sona erdiriyoruz. Lagavulin hakkında tadım notalarını sitemde yazmıştım. Burunda turba, vanilya, is, iyodin gibi aromalar barındıran Lagavulin damakta ise dengeli, gövdeli ve çok zengin. Tatlı baharatlar, kuru meyveler, turba, vanilya muhteşem bir dengede. Bitişi ise uzun, incir, vanilya, turba, narenciye, nektarin gibi izlerle bitiyor. Lagavulin turbanın dengede nasıl kuvvetli bir silah olduğunu çok iyi gösteriyor.
Lagavulin’i ‘Ev Yapımı Pastırma’ ile denedik. Etin yumuşaklığı ve tütsülü tadı Lagavulin’den aldığımız tadı bir üst seviyeye çekti.

Bu tadım inanılmaz keyifli ve öğretici bir tadım oldu herkes için. Whisky Or Whiskey? önümüzdeki haftalarda yeni tadımlarla devam edecek. Katılmak istiyorsanız başvuru sayfasından başvurunuzu yapabilir veya info@keyifadami.net’ten benimle iletişime geçebilirsiniz.
VİSKİ hiç bu kadar güzel olmamıştı